Bu yazı kişisel olarak online terapi ile ilgili düşüncelerimi ve deneyimlerimi içermektedir.
Online terapi ile ilk defa 2013 yılında bir kongrede tanıştım. Meslekle ilgili yeni bir arayış içerisinde olduğum o dönemde beni inanılmaz heyecanlandırmıştı bu yaklaşım. Çocukluğumdan beri interneti ve sosyal medyayı bir iletişim aracı olarak kullandığım için kendime uygun olduğunu düşündüm. Doğrusu o zamandan beri hep aklıma takıldı. Sonrasında ise bu olayı araştırmaya başladım.
Özgürlüğün önemini biliyorum ve bazı durumlarda psikoterapi seansları bu durumda hem danışan hem de terapist için kısıtlayıcı olabiliyor. Seansların sürekliliği kesintiye uğrayabiliyor. Yardım almak ve yardım vermek istediğinizde ihtiyacınız olan tek şeyin bir elektronik alet (cep telefonu, bilgisayar, laptop, tablet…vs) ve internet olması bu işi son derece kolaylaştırıp özgürlük alanını genişletebiliyor.
Özellikle yurt dışında yaşayanların anadilinde terapi hizmeti almalarını sağlaması açısından da son derece kullanışlı. Ya da özellikle son dönemde giderek artan gezgin bireyler, gezgin aileler veya işi nedeni ile sürekli yer değiştirmek zorunda olan kişiler için de düzenli yardım almasına olanak sağlaması açısında çok değerli.
Tabii ki online terapinin yüz yüze terapiye göre avantajlı ve dezavantajlı yanları mevcut. Psikolojinin yeni ve son yüzyılın bilimi olduğu düşünüldüğünde, online terapi de daha çok yeni gelişen bir alan sayılabilir. Ne yazık ki dünya literatüründe de bu alanla ilgili çalışmalar çok sınırlı. Ülkemizde bu konu ile ilgili bir kaynağa ulaşmak zor.
Fakat şunu söylemek mümkün. Online terapi ile ilgili kaygılar, yüz yüze terapi ile ilgili kaygılardan aslında çok da farklı değil. Aynı etik sorumluluklar ve etik sorunlar her iki terapi türünde de görülmekte.
Ben kolay ulaşılabilir olmayı, bu işin olumlu tarafı olarak görmeyi tercih eden taraftayım. Bu nedenle çalışmayı sevdiğim bir şekil olduğunu söyleyebilirim.
Online terapi ile ilgili bilimsel içerikli yazıyı çevirilerimi derledikten sonra sizlerle paylaşacağım.
Sevgiyle …
